Yücel, “Emine Karakaş’ın konuşması tamamen ifade özgürlüğü kapsamındadır. Kaldı ki bu konuşma sadece iktidarın değil muhalefetin de dâhil olmak üzere herkesin kendine bir pay çıkaracağı konuşmadır. Emine Öğretmenin yaptığı Anayasa’nın 26. Maddesiyle güvence altına alınan ifade özgürlüğünü kullanmaktır. Okulda siyaset yapıldığı iddiası varsa bile bunu araştırmak Emniyetin ya da Savcılığın işi değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nın işidir. Soruşturma açıldığı belirtilen TCK 216. Maddesi “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme…” der. Ayrıca suçun oluşması için bu da yeterli değil. Suçun oluşması için bu söylemler sonucunda kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerekiyor. Yani en basitinden toplumda infial yaratan bir takım olaylar ortaya çıkması gerekiyor. Konuşma sonrasında kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkmadığı gibi, 20 yıllık bir ceza hukukçusu olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki konuşma içeriğinde suç teşkil edecek en küçük bir ibare yok” dedi.

Antalya’da özel okulda öğretmenlik yapan Emine Karakaş, Cumhuriyetin 100. Yılında yaptığı konuşma yüzünden gözaltına alınmış, ifadesi alınarak serbest bırakılmıştı. CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, TELE1’de Zeynel Lüle’nin moderatörlüğünde katıldığı programda Emine Öğretmeni de unutmadı. Emine Karakaş’ın konuşmasını defalarca dinlediğine ve her dinlediğinde gözlerinin dolduğuna değinen Yücel, şunları söyledi:

KONUŞMADA SUÇ TEŞKİL EDEN HİÇBİR ŞEY YOK

“Bu kadar kısa bir konuşmaya bu kadar duygunun, içeriğin ve doluluğun sığdırılması çok kıymetli bir iş. Biz siyasetçiler olarak vermek istediğimiz mesajı bu kadar kısa ve net bir şekilde vermeyi her zaman başaramıyoruz. 20 yıllık bir ceza hukukçusu olarak çok rahat söyleyebilirim ki Emine Öğretmenin konuşmasında suç teşkil edecek hiçbir şey yok. Antalya Emniyeti’nin veya bu gözaltı talimatını veren kişilerin yaptığı işgüzarlıktır. Konuşma içeriğinde bir siyasi partinin ismi geçmiyor, siyasi bir kişinin ismi geçmiyor. Sadece “Türkiye Yüzyılı” geçiyor. Anayasa’nın 26. Maddesi, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” der. Emine Öğretmenin yaptığı budur. Kaldı ki okulda siyaset yapılmış olsa dahi bunu soruşturmak emniyetin işi değil, Milli Eğitim Bakanlığının işidir. Ama bu konuşmanın içeriği yargı makamlarını ilgilendirmez. Bu olay kişi özgürlüğü ve güvenliğinin olmadığının en temel kanıtıdır.”

“TÜRKİYE YÜZYILI” KOCAMAN BİR YALANDIR! SİYASİ DOLANDIRICILIKTIR!

Hedef gösterilen Emine Karakaş’ın konuşmasında geçen “Türkiye Yüzyılı” söylemlerine ilişkin Yücel, “Türkiye yüzyılı bence kocaman bir yalandır, ülkemizin içinde bulunduğu hayat pahalılığını, ekonomik krizi, işsizlik sorununu, mülteci sorununu unutturmak için ortaya atılmış güçlü Türkiye yalanıdır. Türkiye Yüzyılının perde arkasında Cumhuriyet değerleriyle ve laiklik ilkesiyle oynama, anayasayı değiştirme gibi hesaplar var. Bir taraftan ülkenin sorunlarını unutturup, diğer taraftan milli ve manevi duyguları güçlü, muhafazakâr kesime “Güçlü Türkiye” algısı aşılanmakta, perde arkasında da Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşmanın hazırlığı yapılmaktadır.  Buna siyasi dolandırıcılık da diyebiliriz” diye konuştu.

BU ÜLKENİN KODLARINDA EMİNE ÖĞRETMENLER OLDUĞUNU UNUTUYORLAR

Baskı, yıldırma ve gözaltılarla halkın düşünme özgürlüğünün tutsak edildiğinin altını çizen Yücel, sözlerini şöyle tamamladı:

“İki yüzyıllık çağdaşlaşma mücadelemiz, anayasa ve demokrasi deneyimimiz yok edilmek isteniyor. Ülkemizin saygınlığının teminatı Cumhuriyetimizin kurumları aşındırılıyor. Artık ülkemiz demokratik ülkeler arasında sayılmıyor. Seçimli otokrasiler arasında veya diktatörlüklerle beraber anılıyor. Ne ülkenin, ne halkın, ama sadece ve sadece kendi ikballerini düşünen bir grup, devletin tüm baskı olanaklarını kullanarak özgürlüğü, eşitliği, dayanışmayı, hukuk devletini, insan haklarını, ifadeyi ve eleştiriyi ezmeye, baskıyla, şiddetle susturmaya çalışıyor. Halkın geniş kesimlerinin olayları görme, duyma, farklı fikirleri dinleme ve öğrenme hakkına saldırıyorlar. Böylece laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini yıkmayı amaçlıyorlar. Özledikleri gerici yobaz karanlığa geri dönüş çabası içindeler. Hayalleri ve hedefleri bu fakat bu ülkenin kodlarında Emine Öğretmenler olduğunu unutuyorlar. Altına imza atılacak bir konuşmaya soruşturma düzenleyecek kadar gözleri dönmüş durumdalar. Ne yaparlarsa yapsınlar AKP’nin canhıraş söndürmeye çalıştığı laik eğitim meşalesi Emine Öğretmenler sayesinde yanmaya devam edecek.”

ÖĞRETMEN EMİNE KARAKAŞ NE DEMİŞTİ…

* “Onun için canını vermeye hazır olanların yanında onun adını anmaktan imtina edenlerle beraber Cumhuriyetin bütün nimetlerinden faydalanıp onu yok etmeye çalışıyorlar. Bir yanda yüz yıl önce anayasaya cumhuriyet yazdırmak için ömrünü feda edenler, bir yanda bugün onu yok etmeye çalışan Türkiye Yüzyılı masalına herkesi inandırmaya çalışanlar.

*Peki tüm bunlar olurken sen neredesin? Bildin mi 100 yıl önce kurulmuş cumhuriyetinin değerini, özgürlük kelimesinin değerini. Özgürlük kelimesinin anlamını kavrayabildin mi gerçekten. Kula kulluk etmediğin her gün için şükrettin mi yaratana. Koskoca ülken Araplar için darphane, Bulgarlar için AVM, Suriyeliler için doğumhane, bizim için tımarhaneye dönüştürülmeye çalışılırken sen neredesin?

Başkan Saygılı’dan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü mesajı Başkan Saygılı’dan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü mesajı

*Tabelalardan Türkiye Cumhuriyeti ibaresi sökülürken, milli marşını kâğıda bakmadan okuyamayan, ya da milli marşı okunurken ayağa kalkmaya tenezzül etmeyen bir güruh, gencecik kadın sporcularını yaftalayıp millilikten söz ederken sen neredesin?

*Cumhuriyetin gözbebeği bütün fabrikaları bir bir yabancılara satılırken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı parası olan herkese çerez gibi dağıtılırken, yabancılar ülkende imtiyazlarla sefa sürerken parası olan her şeye hüküm verirken, memurun, doktorun, işçinin, öğretmenin kendi ülkesinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görürken ve en önemlisi geleceğim dediğin gençler umutsuzca ülkeden gitmenin yollarını ararken sen neredesin?”