Açıklamada, 2025 yılının Birleşmiş Milletler tarafından “Uluslararası Kooperatifçilik Yılı” ilan edilmesinin, kooperatiflerin sürdürülebilir kalkınmadaki rolünü bir kez daha ortaya koyduğu vurgulandı.
Birleşmiş Milletler’in “Kooperatifler Daha İyi Bir Dünya Kurar” sloganıyla ilan ettiği bu özel yıl kapsamında, Türkiye’de de 2025-2029 Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı’nın yayımlandığı hatırlatıldı. Söz konusu planın, kooperatiflerin finansal olarak güçlendirilmesi, mevzuatın sadeleştirilmesi, dijital ve çevre dostu dönüşümün desteklenmesi ile eğitim ve farkındalık çalışmalarının artırılmasını hedeflediği ifade edildi.
Kooperatifçilik Ekonomik Demokrasi İçin Önemli Bir Araç
Açıklamada, dünya genelinde artan ekonomik eşitsizlikler ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerin ülkelerin istikrarını tehdit eder boyuta ulaştığına dikkat çekildi. Bu süreçte kooperatifçiliğin, ekonomik demokrasinin en güçlü araçlarından biri olarak yeniden öne çıktığı belirtildi. Sermayenin giderek dar bir kesimin elinde toplanmasına karşı, kooperatiflerin dengeleyici bir rol üstlendiği ifade edildi.
Kooperatifçiliğin yalnızca üretim alanında değil, tüketici kooperatifleri aracılığıyla üretimin denetlenmesi ve iyileştirilmesinde de etkili bir model sunduğu kaydedildi. Açıklamada, Türkiye’nin imece ve ahilik kültürüne dayanan köklü geçmişi sayesinde kooperatifçilik konusunda önemli bir avantaja sahip olduğu vurgulandı.
İzmir Kooperatifçilikte Güçlü Bir Merkez
İzmir’in, Türkiye’de kooperatifçilik alanında en güçlü ve en başarılı şehirlerden biri olduğuna dikkat çekilen açıklamada, 1971 yılında kurulan tarımsal kalkınma kooperatiflerinin çatı örgütü olan İzmir Köy Koop Birliği’nin, çiftçiye, toprağa, suya, tohuma ve gıdaya sahip çıkan kurumsal yapısıyla önemli bir rol üstlendiği belirtildi.
Kooperatifçiliğin paylaşma, dayanışma ve birlikte karar alma kültürünü beslediği; kolektif akıl ve ortak vicdanın gelişmesine katkı sunduğu ifade edildi.
Kooperatiflere Samimi ve Adil Destek Çağrısı
Açıklamada, kooperatifçiliğin bir “sadaka ekonomisi” unsuru olarak görülmemesi ve siyasi ya da yerel yönetimlerin vitrin süsü haline getirilmemesi gerektiği vurgulandı. Kooperatiflerin yalnızca söylem düzeyinde desteklenmesinin yeterli olmadığı, sahada ve üretim alanlarında somut desteklere ihtiyaç duyulduğu ifade edildi.
Özellikle zor ekonomik koşullarda ayakta kalmaya çalışan kooperatif ve birliklerin, iktidar ve yerel yönetimler tarafından samimi biçimde desteklenmesi gerektiği belirtilirken, yerel yönetimlerin bölgesel ihtiyaçları dikkate alarak kooperatiflere eşit ve adil yaklaşmasının önemine dikkat çekildi.